Kidulting Nedir ve Neden Büyüyor?

Yakın zamanda Asya’ya yaptığım seyahatlerde en çok dikkatimi çeken şey, bu bölgelerde yetişkinlerin çocuklara yönelik ürünlere ve temalara gösterdiği yoğun ilgiydi. Başta bu durumu sadece ilginç bir gözlem olarak düşündüm fakat aynı sahnelerle farklı şehirlerde tekrar tekrar karşılaşınca bunun tesadüf olmadığını anlamaya başladım. Resmen yerleşik bir kültür gibi bir şeydi. Daha sonra konu üzerine araştırmaya başladım. Araştırdıkça da karşıma oldukça ilginç veriler, hikayeler ve sonuçlar çıkar oldu.

Kidulting Nedir?

Kidulting, çocuk gibi davranan yetişkinler değil, bilinçli bir şekilde çocuklukla bağ kuran yeni bir yetişkinlik hali. Bu kavram yetişkinlerin çocukluk dönemlerine ait oyuncaklar, oyunlar, filmler ve aktivitelerle ilgilenmesini ifade etmekte. “Kidulting” kelimesi ise İngilizcede “kid” (çocuk) ve “adult” (yetişkin) kelimelerinin birleşiminden bir araya gelerek oluşmuş bir kavram.

Kidulting Neden Büyüyor?

Süper kahraman filmlerinin, çizgi romanların ve retro oyunların popüler kültürün merkezine yerleşmesiyle birlikte “kidult” terimi aslında uzun süredir dolaşımdaydı. Ancak pandeminin getirdiği izolasyon, belirsizlik ve içe kapanma hali bu eğilimi yalnızca görünür kılmakla kalmadı; aynı zamanda yaygınlaştırdı ve derinleştirdi. Kidulting artık yalnızca bir nostalji arayışı değil, aynı zamanda aidiyet, güvenlik ve kontrol ihtiyacının duygusal bir cevabı haline geldi.

Yetişkinler, hızla değişen ve çoğu zaman yorucu olan dünyada, geçmişe ait tanıdık figürlerle bir tür duygusal zırh geliştiriyor. Çizgi filmler, figürler ya da eski oyun konsolları birer zaman makinesi gibi çalışıyor: hem çocukluğun kaygısız dünyasına geçici bir kaçış sağlıyor hem de bugünün yükleriyle baş edebilmek için bir denge sunuyor. Üstelik bu yalnızca bireysel bir eğilim de değil; kolektif belleğin, kültürel reflekslerin ve toplumsal değişimin bir aynası adeta. Kidulting, içinde hem bir terapi yöntemi, hem de çağımızın kimlik arayışlarına verilen yaratıcı bir cevap barındırıyor desek, sanırım abartmış olmayız.

Bugünün çocukları için dijital oyunlar ön plandayken, ironik biçimde bu oyunlar artık daha çok yetişkinlerin ilgisini çekiyor. Minecraft, Roblox, hatta Pokémon gibi markalar çocuklardan çok 30’lu yaşlarındaki kullanıcıların ilgisini topluyor. Çünkü bu oyunlar, yetişkinler için yalnızca bir eğlence aracı değil; aynı zamanda nostaljiyle harmanlanmış bir içsel özgürlük alanı…

Yetişkin bir zihin, bu dijital evrenlerde çocukken sahip olmadığı kontrol hissini yeniden deneyimleyebiliyor. Oyun içindeki dünyaları inşa edebilmek, kendi kurallarını belirlemek, kararlarının doğrudan sonuçlarını görmek—tüm bunlar gerçek hayattaki belirsizlikler karşısında oldukça rahatlatıcı bir deneyim sunuyor. Üstelik çoğu oyun, oyuncuya yalnızca etkileşim değil, aynı zamanda ifade alanı da tanıyor. Avatarlar, evren tasarımları, görev seçimleri gibi unsurlar, oyuncuya kendi iç dünyasını dışa vurma şansı tanıyor. Kısacası oyunlar artık sadece çocukları değil; duygusal olarak yorulmuş, gündelik hayatta sıkışmış yetişkinleri de içine çeken birer dijital sığınak haline geldi.

Asya seyahatlerimde dikkatimi en çok çeken şeylerden biri, yetişkinlerin oyunlara ve oyuncaklara gösterdiği şaşırtıcı derecedeki ilgiydi. Başta kültürel bir farklılık olarak düşündüğüm bu durum, derinlemesine araştırmaya başladığımda karşıma oldukça anlamlı bir kavram çıkardı: Kidulting. Görünürde sadece eğlenceli veya nostaljik bir eğilim gibi dursa da, bu davranışın arkasında aslında derin psikolojik dinamikler yatıyor.

Uzmanlara göre Kidulting, stresle baş etme, kimlik inşası ve bireysel terapi ihtiyacının bir yansıması. Psikolog Dr. Clay Routledge, nostaljinin insanda aidiyet hissini güçlendirdiğini ve olumsuz duygularla başa çıkmayı kolaylaştırdığını belirtiyor. Bu nedenle oyuncaklar, çizgi film karakterleri ya da çocukluk anılarına bağlı objeler, sadece birer eşya değil; aynı zamanda birer duygusal tetikleyici ve içsel denge aracı olarak işlev görüyor.

Bu ilgi artık sadece duygusal bir ihtiyaç değil, ekonomik bir güç haline de gelmiş durumda. Sago’nun 2023 araştırmasına göre ABD’de yetişkinlerin %60’ı, Birleşik Krallık’ta ise %64’ü nostalji sebebiyle oyuncak satın aldıklarını söylüyor. Bu veri, markalar için bambaşka bir hedef kitlenin doğduğunun en somut göstergesi.

Markalar da Bu Dalgaya Dahil

Lego, “Adults Welcome” kampanyasıyla 18 yaş üzeri kullanıcıları odağına aldı. Barbie, Greta Gerwig imzalı filmle yalnızca çocuklara değil, yetişkin kadınlara seslendi. Nintendo retro konsolları yeniden piyasaya sürdü. McDonald’s, nostaljiye hitap eden “Adult Happy Meal” kutularını sundu. Disney, parklarda “Disney Adults Only” etkinlikleri başlattı. Hasbro ise yetişkin segmentinin toplam gelirlerinin %40’ını oluşturduğunu ve bu oranın %50’ye ulaşacağını açıkladı.

Yakın zamanda CNN’de yayınlanan bir makale, oyuncak sektöründe bu konuya yönelik gerçekleşen değişime dikkat çekti. Parija Kavilanz’ın kaleme aldığı içerikte şu notlar var: “Yetişkinler, artık oyuncakları sadece çocuklar için değil, kendileri için de yoğun şekilde satın alıyor. Hatta son çeyrekte, diğer yaş gruplarını geride bırakarak en çok oyuncak satın alan grup hâline geldiler. Pazar araştırma şirketi Circana’nın verilerine göre, yetişkinlerin %43’ü geçtiğimiz yıl kendisi için oyuncak satın aldı. Bu tercihin arkasındaki en yaygın motivasyonlar ise kişisel eğlence, sosyal bağ kurma ve koleksiyonculuk. Böylece 3–5 yaş arası çocuklar bile, oyuncak endüstrisinin en büyük hedef kitlesi olarak yerlerini yetişkinlere bırakmış durumda.”

Kidulting, sadece bir trend değil; modern çağın ruh halini yansıtan kültürel bir yansıma. Belki de artık oyun oynamak çocukça değil, tam da çağın ihtiyacı.

Peter Pan Sendromundan Çok Farklı

Kidulting ile Peter Pan Sendromu, çoğu zaman benzer gibi algılansa da aslında temelde birbirinden oldukça farklı iki olgudur. Peter Pan Sendromu’nda, bireyin olgunlaşmayı reddetmesi, sorumluluklardan kaçınması ve duygusal gelişiminin duraklaması söz konusudur. Bu kişiler toplumda genellikle “büyüyememiş” ya da “çocuk kalan yetişkinler” olarak etiketlenir.

Kidulting’de ise durum tamamen farklıdır. Burada kişi bilinçli bir şekilde çocuklukla duygusal bağ kurar; nostalji, yaratıcılık ve zihinsel rahatlama ön plandadır. Bu, bir kaçış değil; daha çok geçmişle barışmak, yaratıcı yönü beslemek ve bugünün stresine karşı bir denge kurmaktır. Toplumsal algı da bu noktada değişmektedir: Kidult bireyler, genellikle pozitif, estetik duyarlılığı yüksek, üretken ve yaratıcı kişiler olarak görülür.

Bu trend günden güne büyüme eğilimi içerisinde. Dijital dünyanın sunduğu sınırsız içerik ve etkileşim seçenekleriyle birlikte, Kidulting sadece bir davranış biçimi değil, aynı zamanda bir tüketim ve kimlik alanı haline geliyor. Yapılan sektör analizlerine göre, bu alandaki global pazarın önümüzdeki birkaç yıl içinde yaklaşık %20 oranında büyümesi bekleniyor.

Özellikle pandemi sonrası dönemde hız kazanan bu eğilim, sadece anlık bir kaçış değil; dijital ve sosyal dünyanın baskıları arasında sıkışan bireylerin bilinçli olarak başvurduğu bir duygusal dengeleme yöntemi haline geliyor. Artık ekranlar arasında sıkışmış hayatlarımızda, kontrol hissini yitirmiş, anlam arayışındaki bireyler olarak, çocukluğa dair güvenli temsillere yönelme hali yaygınlaşıyor. Dolayısıyla Kidulting, gelip geçici bir moda değil; modern çağın ruhsal ihtiyaçlarına verilen yaratıcı bir cevap olarak daha çok karşımıza çıkacak gibi görünüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir