Tallinn Hakkında Tavsiyeler ve Notlar

Baltıkların en sakin şehri Tallinn’den merhaba! Burası, Orta Çağ atmosferiyle beni adeta çocukluğumda günlerce oynadığım Age of Empires oyununa geri götüren bir yer oldu. Tallinn’in en sevdiğim tarafı ise şehrin gezmesinin gerçekten çok kolay olması.

Tallinn, Avrupa’da Orta Çağ ruhunu en iyi koruyan şehirlerden biri. Surlar, kuleler, dar sokaklar… her şey neredeyse 500 yıl önceki haliyle duruyor. Old Town o kadar iyi korunmuş ki, birçok film burada çekiliyor çünkü dijital efekt gerekmeden gerçek bir Orta Çağ atmosferi sunuyor. Burası aynı zamanda olağanüstü derecede sakin bir şehir. Bu sessizliğin nedeni ise tamamen kültürel. Estonlar dinginliği gerçekten seviyor; kalabalık bir kafede bile ses yükselmez, sokakta kimse acele etmez ya da tartışmaz. Estonların en temel mottosu “Az konuş, çok düşün.”

Tallinn, dünyanın en dijital ülkesi Estonya’nın başkenti. Bir yandan şövalyeler şehri gibi görünürken bir yandan da e-devlet sisteminin mucidi olan modern bir teknoloji merkezi. Oy vermekten sağlık sistemine, banka işlemlerinden şirket kurmaya kadar her şey dijital ilerliyor. Skype ve Wise gibi global teknoloji devlerinin burada doğduğunu düşününce şehrin bu dijital kimliği şaşırtıcı gelmiyor. Hatta dünyanın ilk “e-vatandaşlık” programı da Tallinn’den başlatılmış. Çocukların okul karne notları bile devlet portalından görülebiliyor dijitalleşmenin geldiği noktayı hayal edin. 😊

Tallinn’in nüfusu yaklaşık 460 bin. Bunun yaklaşık yüzde 70’i Eston, yüzde 25’i ise Rus. Şehir son yıllarda hızla büyüyor çünkü teknoloji sektörü çok sayıda yabancıyı buraya çekiyor. Ayrıca Tallinn, Avrupa’da en çok “dijital göçmen” alan küçük başkentlerden biri; uzaktan çalışanlar için adeta bir yaşam merkezi. Tallinn’in gizemli atmosferi, Sovyet döneminde birçok casus filminin de burada çekilmesine sebep olmuş. Özellikle Toompea çevresi, o dönemde “Batı Avrupa sokakları”nı taklit etmek için sıkça tercih edilen bölgelerdenmiş.

Şehir tarih boyunca en çok Reval adıyla anılmış. Bu isim, Danimarka, Alman ve İsveç yönetimlerinin hâkim olduğu 13. yüzyıldan 1918’e kadar resmi olarak kullanılmış. Bugünkü adı olan Tallinn, Estonca Taani linn (“Danimarka kalesi”) kelimelerinden türemiş. Estonya 1918’de bağımsızlığını ilan ettiğinde ise “Tallinn” resmî şehir adı olarak kabul edilmiş. Tallinn’de Noel pazarlarını gezmek isterseniz en doğru zaman Kasım ve Aralık ayları. Old Town’ın karla birleşen ışıklı ambiyansı gerçekten masalsı bir atmosfer sizi bekler.

Tallinn Beyaz Geceler

Baltık ülkeleri bazen gecenin gündüze bazen gündüzün geceye karıştığı lokasyonlar. Tallinn’de “beyaz geceler” (white nights), yaz aylarının en büyüleyici doğal fenomenlerinden biri geçiyor çünkü gece 12’de dahi hava kararmıyor. Yaz aylarında burada gün ışığı 20-21 saate kadar çıkıyor. Ben kaldığımda gece yarısı bile sokaklar günbatımı gibi aydınlıktı. Keyifli gelmesine karşın uyku düzeninizi etkileyebilecek bir durum da olabilir.

Tallinn’i Kaç Günde Gezebilirim

Tallinn, kompakt yapısı sayesinde gezmesi en kolay Avrupa başkentlerinden biri. Şehir neredeyse tamamen yürüyerek keşfedilebildiği için 2 gün, Tallinn’i dolu dolu yaşamak için ideal süre. İlk gün Old Town, Toompea ve tarihi noktaları; ikinci gün ise Telliskivi, Kalamaja ve Kadriorg gibi modern–sanatsal bölgeleri rahatlıkla gezebilirsiniz. Zamanınız kısıtlıysa merak etmeyin iyi planlanmış bir rotayla Tallinn’in görülmesi gereken yerlerinin %80–90’ını tek günde bitirmek mümkün.

Tallinn’e Hangi Mevsimde Gelmek İyi Olur?

Kış aylarında Tallinn gerçekten Baltık sertliğini hissettiren bir şehir. Hava çoğu zaman -10, hatta -15 derecelere kadar düşüyor ve rüzgâr etkisiyle çok daha soğuk hissedilebiliyor. Noel pazarları, karla kaplı Old Town ve masalsı bir atmosfer sunması açısından kış büyüleyici olsa da, uzun yürüyüşler için zorlayıcı olabilir. Bu yüzden Tallinn’i rahat rahat gezmek, şehrin sakin sokaklarında keyifli yürüyüşler yapmak ve daha uzun gün ışığından faydalanmak istiyorsanız, ilkbahar ve yaz ayları en ideal dönemler. Özellikle yaz aylarında günün 20 saate yakın aydınlık olması gezmek için iyi bir zaman veriyor.

Tallinn’de Şehir İçi Ulaşım

Öncelikle burada ulaşım Tallinn’de ikamet edenlere ücretsiz. Tallinn, küçük ve kompakt bir şehir olduğu için ulaşımı son derece kolay. Old Town ve çevresini çoğunlukla yürüyerek gezilebilirsiniz. Daha uzak noktalara gitmek istediğinizde tramvay, otobüs ve troleybüs hatları devreye giriyor. Hepsi oldukça sık ve dakik çalışıyor. Tramvay için en mantıklı bilet seçeneği 1 günlük (24 saatlik) sınırsız bilet; fiyatı yaklaşık 5 Euro ve gün boyunca sınırsız kullanım sağlıyor. Tek biniş bileti ise 2 Euro olduğu için, gün içinde birkaç kez toplu taşıma kullanacaksanız sınırsız bilet çok daha avantajlı. Ayrıca Tallinn’de toplu taşımada temassız banka kartıyla ödeme yapabilmek de mümkün. Kredi kartınızı okutarak da kolayca geçiş yapabiliyorsunuz.

Tallinn’de Havalimanı-Old Town Ulaşım

Havalimanı ile Old Town arasındaki mesafe yalnızca 4 kilometre olduğu için merkeze ulaşmak ortalama 15–20 dakika sürüyor. Ulaşımın en pratik yolu ise havalimanı çıkışının hemen önünden kalkan 4 numaralı tramvay. Yaklaşık 2 Euro’luk biletle 15 dakika içinde doğrudan şehir merkezine ulaşabiliyorsunuz ve duraklar oldukça anlaşılır. Eğer yanınızda valiz varsa veya geç saatte ulaştıysanız, Bolt çağırmak da oldukça ekonomik bir seçenek; genelde 7–11 Euro arasında bir ücretle Old Town’ın tam kalbine götürüyor. Bunun dışında 2 numaralı otobüs de havalimanı–merkez arasında hizmet veriyor ve yolculuk süresi yaklaşık 20–25 dakika. Tallinn toplu taşımada temassız banka kartlarını da kabul ettiği için bilet alma derdi olmadan direkt kartınızı okutarak geçiş yapmanız mümkün.

Tallinn Gezilecek Yerler

Tallinn’de gezilecek yerleri sizin için öneri sırasına göre listeledim. Bu sayede hem şehirde kaybolmadan ilerleyebilir hem de konumlara göre mantıklı bir rota takip edebilirsiniz. Aşağıdaki liste, Old Town’ın girişinden başlayıp şehrin üst kısmına, oradan da çevre bölgelerine doğru ilerlediğim rota. Eğer rotayı harita üzerinden takip etmek isterseniz, buradaki dinamik haritalar aracılığıyla tüm noktalara adım adım ulaşabilirsiniz.

Viru Gate (Giriş Kapısı)

Viru Gate, Tallinn’in Orta Çağ atmosferine açılan en ikonik kapısı. 14. yüzyılda inşa edilen bu kapı, aslında dev bir savunma sisteminin parçasıymış. Bugün görülen iki silindirik kule, geçmişteki daha büyük bir kompleksin yalnızca kalıntıları. Eskiden kapının önünde hendekler, ek surlar ve kontrol noktaları varmış. Bu kapılar üzerinden şehre girişler sıkı denetlenirmiş. Bugün Viru Gate’in etrafı çiçek pazarlarıyla çevrili ve bu pazarın da tarihi 19. yüzyıla kadar uzanıyor. Kapının hemen dışındaki Viru Caddesi, Sovyet döneminde propaganda yürüyüşlerinin yapıldığı bir alanken bugün modern Tallinn’in en canlı alışveriş caddesi.

Hellemann Kulesi ve Şehir Surları  

Burası Tallinn’in Orta Çağ savunma hattını en otantik şekilde deneyimleyebileceğin noktalardan biri. 14. yüzyılda inşa edilen bu kule, şehrin doğu surlarının önemli bir parçasıymış. Hellemann Tower’ın en ilginç özelliği ise ziyaretçilere Tallinn’in 2 kilometreden uzun surlarının bir bölümünde yürüyebilme fırsatı sunması. Kule üç katlıdır ve her kat dönemine özgü detaylarla korunmuş durumda. Yürüyüş yolunda ilerlerken iç tarafta kırmızı çatılı Old Town’ı, dış tarafta ise modern Tallinn’i görebilirsiniz. Burada çok güzel fotoğraflar da alabilirsiniz. Bu kısım için 30-40 dakika arası ayırmanız yeterli olur. Giriş ücreti ise 4 Euro.

St. Catherine’s Passage (Azize Catherine Geçidi)

Bu pasaj gotik kemerleri, yüksek taş duvarları ve el işçiliği atölyeleriyle hem tarih hem de zanaatkârlık açısından Tallinn’in en özel noktalarından biri. Adını ise 14. yüzyılda burada bulunan St. Catherine Kilisesi’nden alıyor. Burada yürürken en ilginç detay ise geçitteki “Katariina Gild” adlı zanaatkâr atölyeleri. Cam ustaları, seramikçiler, mücevher tasarımcıları ve deri işçileri işçiliklerini buralarda sergilermiş. Bu durum da geçidi Tallinn’de yaşayan zanaat kültürünün kalbinin attığı yer haline getirmiş.

Dominican Monastery

Dominican Monastery, Tallinn’de Orta Çağ ruhunu en yoğun hissedebileceğiniz yerlerden biri. Tarihi 13. Yüzyıla kadar uzanıyor. Burası o dönemlerde Tallinn’in entelektüel ve ruhani merkezi olmuş. Keşişler burada tıp, felsefe, teoloji ve özellikle de botanik üzerine çalışmış. Raeapteek’te görülen bazı Orta Çağ ilaçlarının reçeteleri bu manastırda geliştirilmiş. Manastırın en etkileyici bölümü Kloostri Aed adı verilen avlusu. Burası Orta Çağ’daki keşiş yaşamını en gerçek haliyle hissettiren bir alan. Keşişler burada eskilerden “gece sessizliği yemini”ne uyanırmış. Gün batımından sonra konuşmak yasak olur ve ses çıkarmak keşiş disiplinine aykırı olarak bilinirmiş. Bu yüzden de bugün bile manastırın taş koridorlarında yürüdüğünüzde yankının yok denecek kadar az olduğunu hissedersiniz.

Town Hall Square (Belediye Meydanı)

Burası Tallinn’in tam kalbi dersek yanılmış olmayız. Bu alan tam 700 yıldır şehrin sosyal, ticari ve kültürel merkezi olarak hizmet veriyor. Orta Çağ’dan beri kurulan pazarlar, törenler, festivaller ve hatta ceza infazları bile bu meydanda gerçekleşmiş. En dikkat çekici yapı ise Avrupa’nın günümüze ulaşan tek orijinal Gotik belediye binası olan Tallinn Town Hall. 1404 yılında tamamlanan bu bina, Estonya’nın siyasi ve ekonomik tarihinde büyük rol oynamış. Ek bir bilgi daha vereyim. 1441 yılında dünyanın bilinen ilk resmi Noel ağacının burada dikilmiş.

Olde Hansa (Orta Çağ Yolculuğu)

Olde Hansa, Tallinn’in en ünlü restoranı olmasının çok ötesinde; şehrin Orta Çağ ruhunu en gerçek haliyle deneyimleyebileceğiniz canlı bir tarih sahnesi gibi bir restoran. Akşam yemeğinde kesin buraya gelin derim. Old Town’ın tam kalbinde yer alan bu mekân, 15. yüzyıl Hansa tüccar kültürünü birebir canlandırmak amacıyla kurulmuş. İçeri adım attığınız anda elektrik ışığının tamamen ortadan kalktığını, tüm mekanın yüzlerce mum ve yağ lambası ile aydınlatıldığını göreceksiniz. Çalışanlar dönemin kıyafetlerini giyiyor ve yalnızca servis yapmakla kalmayıp, o dönemin hikâyelerini ve geleneklerini de misafirlere aktarıyor. Geyik ve Ayı etini de burada yemenizi öneririm. Ek olarak genellikle burası için rezervasyon ihtiyacına gerek olmuyor. Yeteri kadar yer var.

Raeapteek (Dünyanın En Eski Sürekli Çalışan Eczanesi)

Town Hall Square’de yer alan Raeapteek, yalnızca Tallinn’in değil, Avrupa’nın en büyüleyici tarihi mekânlarından biri. 1422’den beri kesintisiz açık olan bu eczane, dünyanın en eski sürekli çalışan eczanesi olarak biliniyor. İlginç olan, eczanenin yüzyıllar boyunca hem sağlık merkezi hem de sosyal buluşma noktası olarak kullanılması. Orta Çağ’da burada satılan ilaçlar bugün ilginç bir müze koleksiyonuna dönüşmüş durumda: kurutulmuş kurbağa bacakları, ezilmiş kirpi tozu, yılan derisi, kehribar tentürü, hatta “ünlü aşk iksirleri”. Buraya uğramanızı ve görmenizi mutlaka öneririm.

St. Olaf’s Church

Burası aslında içerisinde vakit geçirmeseniz de kaybedeceğiniz çok fazla bir şey olmayan bir adres. St. Olaf’s Church, Tallinn’in siluetini belirleyen etkileyici yapılardan biri. Bir dönem de tüm Avrupa’nın en yüksek binası olarak kayıtlara geçmiş. 16. yüzyılda 159 metreyi aşan sivri kulesiyle gemiciler için bir deniz feneri gibi görünüyormuş. Kilise ismini, Viking kökenli Norveç Kralı Aziz Olaf’tan almış. Tallinn’in Hansa dönemindeki ticari gücünü temsil eden bu yapı, Orta Çağ’da şehre gelen tüccarların ilk gördüğü nokta olduğu için de algıyı güçlü şekilde etkiliyormuş.

Fat Margaret Tower & Sea Gate (Liman Kapısı)

Fat Margaret Tower & Sea Gate, Tallinn’in denizle olan bağını en iyi anlatan tarihi yapılardan bir tanesi. 16. yüzyılda inşa edilen bu devasa kule, 25 metre çapı ve 20 metreyi aşan yüksekliğiyle Old Town’ın en geniş savunma kulesi konumunda. “Fat Margaret” yani “Şişman Margaret” adı ise yapının olağanüstü genişliğinden geliyor. Düşmana gözdağı vermek için bilerek bu denli büyük yapılmış. Eski dönemlerde limana yaklaşan gemiler ilk olarak bu kuleyi görür ve gümrük işlemlerinden burada geçermiş.

Aleksandr Nevski Katedrali

Aleksandr Nevski Katedrali, Tallinn’in en dikkat çekici yapılarından biri hatta ilk üç arasında yer alır diyebilirim. Bu katedral 1900 yılında Rus İmparatorluğu döneminde inşa edilmiş. Estonya’nın üzerinde artan Rus etkisini göstermek amacıyla Toompea Tepesi’nin tam zirvesine, Estonya parlamento binasının karşısına bilinçli olarak yerleştirilmiş. Bu nedenle de mimari güzelliğine rağmen uzun yıllar Estonlar tarafından “politik bir güç sembolü” olarak görülmüş. Bu katedralin altın yaldızlı ikonaları ve 11 adet çan barındıran devasa bir çan kulesi bulunuyor. Bu çanlardan biri, Baltıklar’daki en büyük Ortodoks çanı ve ağırlığı tam 16 ton. Mimari ve akustik yapının özelliği nedeniyle katedral propaganda etkinlikleri ve kayıtlar için sık sık kullanılmış ve Sovyet döneminde bile kapatılmamış. Buraya gelmişken içerisini de gezmenizi öneririm. Ek olarak önünde bir kahve içmek de güzel olabilir. Giriş ise ücretsiz.

Toompea Kalesi

Toompea Kalesi, Tallinn’in siyasi kalbi ve en eski yerleşim noktalarından bir tanesi. Efsaneye göre kale, Eston mitolojisinin kadın devi Linda tarafından eşinin yasını tutarken döktüğü taşlarla oluşmuş. bu yüzden Toompea Tepesi halk arasında “Linda Tepesi” olarak da anılıyor. 9. yüzyıla dayanan kale, yüzyıllar boyunca Danimarkalılar, İsveçliler ve Ruslar tarafından yönetilmiş ve her dönem yapıya farklı izler bırakmış. Bu kale şu an Estonya Parlamentosu (Riigikogu)’na ev sahipliği yapıyormuş.

St. Mary’s Cathedral (Dome Church)

St. Mary’s Cathedral, Tallinn’in en eski kilisesi olmasının yanı sıra şehrin aristokrat geçmişini en iyi anlatan yapılardan birisi. 13. yüzyılda kurulan bu katedral, Estonya’daki ilk Hristiyan yapısı olarak kabul ediliyor. En ilginç detay ise iç duvarları kaplayan soylu armalar. Baltık Alman ailelerine ait bu armalar, dönemin asilzade ansiklopedisi gibi. Burayı gezmek için sanırım 15-20 dakika ayırsanız çok rahat yeter. Giriş ise ücretsiz.

Kohtuotsa Seyir Noktası

Kohtuotsa Seyir Noktası, Tallinn’in en ikonik manzara noktası ve sosyal medyada sıkça gördüğümüz o klasik Tallinn fotoğraflarının çekildiği yer. Toompea Tepesi’nin doğu tarafında yer alan bu teras, kırmızı çatılı Old Town manzarasını Baltık Denizi’yle birlikte aynı karede sunmasıyla ünlü. Tarihi bir yapı olmamasına rağmen şehri panoramik açıdan izlemek için en etkileyici duraklardan biri. Özellikle gün doğumu ve gün batımında ışığın binalara vurmasıyla ortaya çıkan renkler burayı fotoğrafçılar için tam bir cennet haline getiriyor.

Tallinn’de Neler Yenir?

Rukkileib (Çavdar Ekmeği)

Bana sorarsanız çok özel bir lezzet değil çünkü ekmeğin türlüsünü zaten ülkemizde yiyoruz ama yine de gelmişken denenir. Rukkileib aslında çavdar ekmeği. Hafif ekşi, karamelimsi ve çok doyurucu. Çoğu restoran sıcak servis ediliyor. Üzerine tereyağı sürerseniz de harika bir tadı var, not düşeyim. Estonya’nın en eski pastanesi olan Maiasmokk Kohvik’de (St. Catherine Passage yakınında) yemenizi öneririm.

Geyik veya Ayı Eti (Olde Hansa’da Öneririm)

Sanırım Tallinn’de yiyebileceğiniz en ilginç yemek geyik veya Ayı Eti olur. Geyik eti daha yumuşak, aromatik ve hafif tatlımsı bir tada sahipken; ayı eti daha yoğun, koyu renkli ve karakteristik bir tada sahip. Bunu yiyebileceğiniz yer ise doğrudan Olde Hansa. Biraz fiyatları yüksek ama bence burada her türlü değer. Bu iki et türü de genellikle kırmızı şarap sosu, yaban mersini, kök sebzeler ve çavdar ekmeğiyle servis edilir. Bana sorarsanız geyik eti ayı etine göre biraz daha keyifli.

Somon Çorbası (Lõhesupp)

Baltık somonu ile yapılan bu çorbada, patates, havuç, dereotu ve krema bulunuyor. Lõhesupp’u özel kılan şey ise kullanılan somonun yağ oranı ve ev yapımı balık suyunun yoğun aromasının olması. Bu arada tadı da oldukça hafif. Tallinn’de en iyi Lõhesupp’u özellikle Rataskaevu 16, Farm ve III Draakon’da yiyebilirsiniz.

Verivorst (Kan Sucuklu Noel Yemeği)

Aslında Verivorst buraların geleneksel noel yemeği olarak geçiyor.  Tallinn’de kış aylarında hemen her menüde bulabilme imkanınız var. Suck, kanla hazırlanıyor ve arpa lapası, baharat karışımı ve soğanla zenginleştiriliyor. Genellikle ise fırında pişiriliyor ve fırınlanmış lahana, patates püresi ve lingonberry reçeli ile servis ediliyor.

Hunajalı Bira (Honey Beer)

Tallinn’in Orta Çağ ruhunu en iyi yansıtan net şekilde en keyifli içeceklerinden biri. özellikle Olde Hansa’da denemenizi öneririm. Özel fıçısında tam döneme uygun geliyor. Bal ile tatlandırılan bu bira, klasik malt aromasına hafif karamelimsi bir yumuşaklık katarak hazırlanıyor. İçimi oldukça dengeli olup ne aşırı tatlıdır ne de yoğun.

Eğer 2 Günden Fazla Vaktiniz Varsa

Kalamaja Mahallesi

Kalamaja Mahallesi, Tallinn’in en karakteristik ve en özgün bölgelerinden biri. Old Town’ın tarihi atmosferinden sadece birkaç dakikalık yürüyüşle çıktığınızda bambaşka bir dünya karşınıza çıkıyor. 19. yüzyılda işçi sınıfının yaşadığı mütevazı bir balıkçı mahallesi olan Kalamaja, bugün Tallinn’in en hip, en genç ve en yaratıcı bölgelerinden biri haline gelmiş durumda. Vaktiniz olursa buraya bir uğrayın derim.

Pirita Sahili

Pirita Sahili, Tallinn’in şehir merkezinden sadece birkaç kilometre uzaklıkta olmasına rağmen bambaşka bir atmosfere sahip; adeta Tallinn’in nefes alma alanı diyebilirim. Tallinn’in en uzun ve en düzenli plajı burada bulunuyor. Denizi’nin serin sularına açılan geniş kumsal, özellikle gün batımında muhteşem manzaralar var.

 

Tallinn, geçmişin büyüsünü modern dünyanın sakin ritmiyle birleştiren nadir şehirlerden biri. Buraya geldiğinizde zamanın farklı katmanlarında zarif bir yolculuğa çıkacaksınız. Beklentiniz çok yüksek olmasın ama geçirdiğiniz zamandan da keyif alacağınıza eminim. Baltık esintisinin taşıdığı huzurla, Orta Çağ sokaklarının sunduğu atmosferle ve dijitalleşmenin getirdiği şaşırtıcı kolaylıklarla Tallinn, hem dinginlik hem de ilham veren özel bir deneyimlere sahip bir yer.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir