Riga Hakkında Tavsiyeler ve Notlar

Baltıklar gezimde belki de en çok keyif aldığım şehir Riga desem hiç abartmış olmam. Şehrin yapısı, mimarisi ve sosyal yaşamı, bir gezgin için hem huzurlu hem de ilham verici bir atmosfere sahip. Ayrıca şehir gezerken sizi yormuyor. Bir yerlere yetişmeliyim telaşesi olmadan sakinliğin ortasında keyifle gezeceğiniz bir şehir Riga.

Bir şehri en çok ne zaman seviyorum biliyor musunuz? Hiçbir yere girmeden, hiçbir ücret ödemeden… Sadece sokaklarında yürürken size ruhunu, kültürünü, sanatını ve mimarisini cömertçe sunduğu anlarda. Benim için Riga böyle bir yer oldu.

Riga’nın kompakt yapısı sayesinde burayı keşfetmek için iki gün rahatlıkla yeterli. Burası Letonya’nın başkenti ve aynı zamanda en kalabalık şehri. Yaklaşık 620.000 kişinin yaşadığı Riga, ülke nüfusunun üçte birinden fazlasını barındırıyor. Şehrin kalbi sayılan Özgürlük Anıtı’nın bulunduğu cadde, Avrupa’nın en geniş caddesi unvanına sahip.

Riga’yı özel kılan unsurlardan birisi ise tartışmasız mimarisi. Şehir Gotik, Barok ve özellikle Art Nouveau tarzıyla çok ünlü. Sokaklarında dolaşırken binalardaki detaylara bakmaktan boynunuzun ağrıyacağına eminim. Çünkü şehirde tam 750’den fazla Art Nouveau yapısı bulunuyor. Özellikle Alberta iela sokağı, adeta bir açık hava müzesi gibi. Zaten bu yüzden Riga’nın tarihi merkezi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ve Baltıkların kültürel kalbi olarak anılıyor.

Bir de küçük bir tavsiye: Riga’dan trenle sadece 30 dakikada Jurmala’ya ulaşabilirsiniz. Baltık Denizi kıyısındaki bu sahil kasabası, uzun beyaz kumsalları ve yaz aylarındaki canlı atmosferiyle ünlü. Hele o gün batımları… kaçırmamanızı öneririm.

Riga’da Pazartesi günleri çoğu bina, müze, görülmesi gereken yer kapalı oluyor. Planınızı bu detaya göre yaparsanız iyi olabilir.

Hazırsanız Riga’yı keşfetmeye başlayalım.

RİGA’DAN DİĞER ŞEHİRLERE ULAŞIM

Riga’dan Vilnius veya Tallinn gibi şehirlere Flixbus’dan bilet alarak rahatlıkla gidebilirsiniz. Her iki şehirde buraya 3-4 saat uzaklıkta. Riga otobüs terminali ise Central Market’in tam karşısında bulunuyor.

RİGA’DA NEREDE KALINIR

Riga’da konaklama konusunda en keyifli tercih, Old Town’a yakın bölgeler oluyor. Şehrin kompakt yapısı sayesinde neredeyse her yere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz, bu da konaklama deneyimini daha da özel kılan bir detay. Ben Riga seyahatimde Eurostars Metropole Hotel’de kaldım ve hem konumu hem de sunduğu hizmetlerden oldukça memnun ayrıldım. Üstelik rezervasyon yaptığım dönemde fiyatı da oldukça uygundu. Riga planınız varsa tavsiye edebileceğim bir otel.

RİGA’DA GEZİLECEK YERLER

Riga’da aslında plansız da gezebilirsiniz çünkü mesafeler çok yakın. Ben ise Riga’yı aşağıdaki planla gezdim ve şehri Bölge 1 (Old Town (Vecrīga) Bölgesi )- Bölge 2 (Özgürlük Anıtı ve Arkası (Modern Riga & Art Nouveau Bölgesi)) olarak ikiye ayırdım. Aşırı sıkıştırayım derseniz şehri bir günde de gezebileceğinizin notunu düşeyim.  

Riga Kanal Turu

Riga’da fırsatınız olursa mutlaka kanal turu yapın derim. Turlar genellikle Bastejkalna Parkı içindeki iskeleden, Latvia National Opera Evi’nin yanından veya Riga Central Market yakınından başlıyor. Tekneler “canal boat” veya yerel ismiyle Kanāla Laivas olarak geçiyor. Ahşap, klasik tarzdaki tekneler oldukça nostaljik. Tur sırasında Esplanade Parkı, Bastejkalns, Özgürlük Anıtı, Eski Şehir surları, Riga Kalesi ve Daugava kıyısı geziliyor. Yetişkin ücreti ortalama 18–22 Euro aralığında. Tur süresi ise yaklaşık 50-60 dakika civarlarında değişiyor. Tur için özellikle akşam üstü saatlerini daha çok öneririm, çünkü hem gün ışığında şehir daha iyi görülüyor hem de şehrin ışıkları hafif hafif yanmaya başladığı için güzel bir görüntü oluyor.

Bölge 1: Old Town (Vecrīga) Bölgesi

Old Town bölgesi (Vecrīga), Riga’nın tarihi kalbi ve UNESCO Dünya Mirası alanı. Dar sokakları, renkli meydanları, Gotik ve Barok yapılarıyla gerçekten büyüleyici bir yer. Katedraller, müzeler, kafeler ve canlı sosyal hayatıyla şehrin ruhunu yansıtan detaylar Old Town’da sizi bekliyor. Aşağıda bu bölge için gezme haritasını da oluşturdum ve yazı başlıklarını ona göre sırayla belirledim fakat Riga’da bu plandan da bağımsız gezebilirsiniz çünkü her yer birbirine çok yakın.

Riga Kalesi

Riga Kalesi, 1330’da inşa edilen ve yüzyıllar boyunca Livonya Tarikatı, Polonya kralları, İsveç ve Rus çarlarının yönetim merkezi olmuş tarihi bir yapı. Bugün Letonya Cumhurbaşkanı’nın resmi konutu olarak kullanılıyor. Kale, Gotik kökenlerine rağmen zamanla Barok ve klasik üsluplarla yenilenmiş. Baltık tarihindeki işgal ve yönetim değişimlerinin sessiz tanığı olan kale, aynı zamanda Riga’nın Daugava Nehri kıyısındaki en ikonik yapılarından biri. Giriş ücreti yetişkinler için 6 Euro ve Pazartesi günleri hariç 10:00 – 18:00 arasında ziyaret edilebiliyor.

Swedish Gate

Burası ilginç çünkü görmek için maksimum 5 dakika harcayacağınız bir yer fakat geçmişi ise değişik. 1698’de Riga’nın savunma surlarına eklenen Swedish Gate, şehrin günümüze ulaşan tek orijinal şehir kapısı. İsmini ise o dönemde Riga’yı yöneten İsveç Krallığı’ndan almış. Kapı sadece askeri amaçla değil, aynı zamanda surların dışında yaşayan askerlerin şehre giriş çıkışını kolaylaştırmak için yapılmış. Efsanelere göre kapının yanındaki evde yaşayan genç bir kız, surların dışındaki İsveç askerine âşık olmuş ve aşkları öğrenilince kız kapının duvarlarına gömülerek cezalandırılmış. Bugün hikayeden günümüze gelen ritüel ise geçidin taşlarına dokunarak dilek dilemek. Bu arada ararken dikkat edin çünkü farkında olmadan da geçebileceğiniz bir kapı.

St. Jacob’s Katolik Katedrali

1225’te inşa edilen St. Jacob’s Katedrali, Riga’nın en eski Katolik ibadethanelerinden birisi. İlk yapıldığında çan kulesi yokmuş ve 18. yüzyılda eklenmiş. İç mekandaki barok tarzdaki sunak ve detaylı ahşap işçilikleri oldukça güzel. Halen aktif ibaret edildiği için burada bazı zamanlarda çeşitli ritüellere denk gelebilmekte mümkün. Pazartesi günleri hariç burayı her gün 09:00 – 18:00 arasında ziyaret edebilirsiniz.

Three Brothers Evleri

Burası Riga’nın en ünlü yapıları arasında. Görünce bu kadar neden ünlü diyebileceğiniz bir yer olduğu görüşündeyim. Detayları ise şöyle; Three Brothers aslında farklı dönemlere ait üç tarihi evin yan yana gelmesiyle oluşmuş bir yapı bütünü. En eskisi 15. yüzyıldan kalma ve şehrin bilinen en eski taş evi (17 numaralı olan beyaz cepheli, en sade görünümlü ev). 19 numaralı ev ise 1646 yılında inşa edilmiş, daha süslü ve Hollanda Rönesansı etkileri mevcut. 21 numara ise 17. yy sonlarına doğru yapılmış ve barok detaylara sahip, en genç kardeşin yapısı olarak geçiyor. Evlerin mimarisinde Gotik sadelikten, Hollanda Rönesansı etkilerine ve Barok süslemelere kadar farklı üslupları bir arada görmek mümkün. Rivayete göre ise bu evleri aynı aileden üç kuşak inşa etmiş. Yani ‘Üç Kardeş’ adı aslında kardeşlerle ilgili değil kuşaklarla ilgili.

Kedi Evi (Cat House)

Çatısında kedi olan ev aslında Riga’nın sembollerinden bir tanesi. Hangi hediyelik eşya dükkanına girseniz en çok bu ürünü göreceksiniz. Riga’nın en ikonik yapılarından Cat House, 1909’da Art Nouveau tarzında inşa edilmiş. Ancak asıl ününü çatısındaki iki siyah kediden almış bir yapı. Rivayete göre bina sahibi, Riga Büyük Loncası’na kabul edilmediği için öfkelenir ve kedilerin kuyruklarını havaya kaldırarak lonca binasına arkasını döndürür. Bu durum büyük bir skandal yaratır; mahkeme kararıyla kedilerin yönü değiştirilmiş. Bundan dolayı bugün kedilerin başları loncaya dönük şekilde duruyor. Dışarıdan her saat görülebileceğiniz bir bina.

Riga Katedrali

Riga’da fotoğraflarımda en güzel pozu veren yapılardan bir tanesi net şekilde Riga Katedrali’dir. 1211’de temeli atılan Riga Katedrali, Baltıkların en büyük Orta Çağ kilisesi olarak kabul ediliyor. Gotik, Barok ve Romanesk stillerin birleşimiyle şekillenen bir mimarisi var. En dikkat çekici özelliği ise 1844’te eklenen ve Avrupa’nın en büyüklerinden biri sayılan devasa orgu. Bu orgda 6.700’den fazla boru olduğunun da altını çizeyim. Bu şehirde gezebileceğiniz en keyifli yapılardan bir tanesi. Pazartesi ve Cumartesi 09:00 – 18:00, Pazar ise 12:00 – 18:00’de açık oluyor. Giriş ücreti 5 euro. Org konserleri olduğunda da giriş biletleri 10-12 Euro arasında değişiyor. O yüzden buraya geldiğinizde org konseri olup olmadığını da kontrol etmek iyi olabilir.

 

Kara Kafalılar Evi

Riga’nın en keyifli yapılarından birisi sanırım Kara Kafalılar Evi’dir. Burası 1334 yılında yapılmış. Başlangıçta tüccar loncalarının evi olan bina, 15. yüzyıldan itibaren “Kara Kafalılar Kardeşliği” adlı genç, bekar tüccar ve denizcilerin topluluğunun merkezi olmuş. Gotik ve Barok cephe süslemeleriyle göz alıcı bir yapı. II. Dünya Savaşı’nda neredeyse tamamen yıkılan yapı, 1999’da aslına sadık şekilde yeniden inşa edilmiş. İçinde zarif balo salonları, sergiler ve tarihi objeler bulunuyor. Buranın adı ise Aziz Mauritius’tan geliyor. Aziz Mauritius ise Kara Kafalılar Kardeşliğinin koruyucu azizi, Mısır kökenli siyahi bir Roma lejyoneri. Topluluğun özelliği ise Kara Kafalılar, Riga’da yaşayan genç, bekar, yabancı tüccar ve denizcilerden oluşan bir grup ve bunlar evlendiklerinde loncadan ayrılıyorlarmış. Yani “kara kafalı” adı, onları ayıran özel bir kimlik sembolü haline gelmiş. Bu arada kara kafalılar ile ilgili Tallinn gibi şehirlerde de belirli yerlere denk geleceksiniz. Burası Pazartesi hariç 10:00 – 18:00 arasında açık ve giriş ücreti yetişkin 7 Euro.

Bu arada Kara Kafalılar evinin önündeki Rigas Ratslaukums meydanında çoğu zaman müzisyenler oluyor ve gerçekten çok keyifli parçalar söylüyorlar. Umarım denk gelirsiniz.

St. Peter’s Kilisesi

Riga’nın en etkileyici yapılarından bir tanesi de sanırım ki St. Peter’Kilisesi. 1209’da inşa edilmiş bu yapı da Gotik, Romanesk ve Barok mimari unsurların birleşimiyle şekillenen bir mimari var. Bu kiliseyi en dikkat çekici kılan özelliği ise 123 metre yüksekliğindeki kulesi.             Burası aynı zamanda Riga siluetinin en yüksek noktası olarak da geçiyor. Bu kule II. Dünya Savaşı’nda ağır hasar görmüş, sonrasında modern tekniklerle restore edilmiş. Bu yapının aslında en özel kısmı bu kule. Buraya çıkış için 9 Euro ödüyorsunuz, sonrasın da ise Riga’yı keyifle izleyebiliyorsunuz. St. Peter’s Kilisesi Pazartesi günleri kapalı. Diğer günler ise Salı – Pazar, 10:00 – 18:00 arasında açık.

BÖLGE 2: Özgürlük Anıtı ve Arkası (Modern Riga & Art Nouveau Bölgesi)

Özgürlük Anıtı (Brıvıbas Piemineklis)

Riga’da gezerken en çok keyif aldığım alanlardan birisi Özgürlük Anıtı çevresi. Özgürlük Anıtı 1835 yılında açılmış. 42 metre yüksekliğinde ve anıtın tepesinde, üç yıldız tutan bir kadın heykeli yer alıyor. bu yıldızlar Letonya’nın üç tarihi bölgesini (Kurzeme, Vidzeme, Latgale) temsil etmesi için yerleştirilmiş. Anıt, Sovyet işgali sırasında yıkılmaktan kurtulmuş ve halkın direniş sembolü olarak yapılmış. Anıtın önünde her gün askeri törenle nöbet değişimi yapılmakta ama Anıtkabir’deki gibi ihtişamlı değil. Nöbet değişimleri ise her gün 11:00 ve 17:00’de yapılıyor. Özgürlük Anıtı’nın önünde ise şu yazıyor. “Tēvzemei un Brīvībai” yani “Vatan için ve Özgürlük için”.

Bastejkalna Parkı

Burası adete Riga’nın tam kalbi. Şehri adeta nefes aldıran yeşil bir vaha gibi çevreliyor. 19. yüzyılda şehir surlarının yıkılmasıyla oluşturulan park, bugün kanallar, taş köprüler, heykeller ve rengârenk çiçeklerle süslü romantik bir yürüyüş alanı haline gelmiş. Parkın ortasından geçen kanal üzerinde gondol benzeri teknelerle gezinti yapılabiliyor ve kesinlikle öneriyorum. parkta, Letonya’nın bağımsızlık mücadelesinde hayatını kaybedenler için yapılmış anıtlar da bulunuyor. Sabah kahvesi ve gün içerisinde nefes alabileceğiniz harika bir mola noktası.

Letonya Ulusal Opera Evi

Burası Riga’nın görkemli kültür yapılarından bir tanesi. Mimari tarzda ise Neo-klasik detayları görebilirsiniz. Bu bina aynı zamanda da Baltık bölgesinin sanat merkezi olarak kabul ediliyor. Sovyet döneminde bile sanatın nabzını tutmaya devam eden yapı, bağımsız Letonya’nın kültürel kimliğinin de simgesi olmuş. Burada bir gösteriye denk gelirseniz çok güzel olur. Gösteriye göre değişecektir ama ortalama opera ve bale biletleri genellikle 10 € – 40 € arasında değişiyor.

Art Nouveau Bölgesi (Alberta iela & Elizabetes iela)

Riga’da gezerken beni en çok heyecanlandıran birkaç yerden bir tanesi tam olarak bu bölge 😊 Burası Avrupa’nın Art Nouveau başkenti olarak anılan yer. En görkemli binalar ise Alberta iela ve Elizabetes iela sokaklarında yer alıyor. 1900’lerin başında inşa edilen bu binalar, mimar Mikhail Eisenstein’ın imzasını taşıyor. Binaların dış cephelerde mitolojik figürler, maskeler, kadın yüzleri ve geometrik detaylar adeta bir görsel şölen sunuyor. Burada vaktiniz varsa Alberta iela’da Art Nouveau Müzesi’ni de görebilirsiniz. Giriş saatleri ise 10:00 – 18:00 ve bilet ücreti 5 Euro. Aşağıdaki görseldeki mavi ev ise aslında en ikonik yapılardan. Elizabetes iela sokağındaki 10B binası. Bakıp bakıp doyamayacağız binalar bu sokaklarda sizi bekliyor.

 

Letonya Ulusal Sanat Müzesi

1905’te açılan Latvian National Museum of Art, Baltık bölgesindeki en büyük sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapan bir müze. Binanın neo-klasik cephesi ve kubbeli çatısı da oldukça görkemli. Açıkçası gezmek gerekir mi emin değilim o yüzden planlarda olmasa da olabilir fikrindeyim. Bilet ücreti 6 Euro. Mekan ise Salı – Pazar, 10:00 – 18:00 arası açık (Perşembe günleri 20:00’ye kadar). Pazartesi ise kapalı.

KGB Binası (Corner House)

Burası aslında KGB binası ama halk arasında “Corner House” olarak geçiyor. Bu bina 1940’tan itibaren Sovyet gizli polisinin karargâhı olarak kullanılmış. Yerel halk burayı Letonya tarihinde en karanlık dönemlerini simgeleyen yapı olarak görüyor. Burada binlerce insan sorguya çekilmiş, işkence görmüş ve Sibirya’ya sürgün edilmiş. Zindanlar ve dar hücreler bugün hâlâ olduğu gibi korunmakta ve gezilebilir durumda. Burası Salı – Pazar, 10:30 – 17:30 arasında açık. Giriş ücreti ise 10 Euro.

Esplanade Parkı ve İsa’nın Doğuşu Ortodoks Katedrali

Esplanade Parkı, geniş yeşil alanları, heykelleri ve yürüyüş yollarıyla şehrin en huzurlu noktalarından biri. Parkın ortasında yükselen İsa’nın Doğuşu Ortodoks Katedrali, 19. yüzyılda Rus Çarı II. Aleksandr’ın emriyle inşa edilmiş. Burası Sovyet döneminde katedral kapatılarak bilim merkezi ve planetaryum olarak kullanılmış. Bağımsızlık sonrası ise tekrar Ortodoks kilisesi olarak ibadete açılmış. Katedral her gün 09:00 – 18:00 açık. Giriş ise ücretsiz.

Central Market (Zeplin hangarları içinde)

1930’larda inşa edilen Riga Central Market, Avrupa’nın en büyük pazarı olarak geçiyor. Üstelik burası UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Pazar, aslında I. Dünya Savaşı sırasında kullanılan Alman zeplin hangarlarının dönüştürülmesiyle yapılmış. Bu dev kubbeli yapılar, alışverişi olağanüstü bir atmosfere sahip. İçeride et, balık, süt ürünleri, sebze-meyve ve hazır yiyecekler gibi beş ayrı Pazar mevcut. Burada yerel yemekleri de tadabilirsiniz. O yüzden özellikle aç gelmenizi öneririm. Pazar her gün 07:00 – 18:00 arasında açık.

RİGA’DA NELER YENİR? 

Soğuk Pancar Çorbası (Aukstā Zupa): Letonya mutfağının yaz klasiğiymiş ama  çok lezzetli bir çorba valla. Normalde pancar sevmem ama buna bayıldım. Yoğurt, kefir veya ayranla yapılan bu serinletici çorba, pancar, dereotu, salatalık ve yumurtayla hazırlanıyormuş.

Cepti kartupeki ar silki (Patates, Ringa Balığı, Ekşi krema ve Turşular): Güzeldi ama ringa balığı belirli yerlerde biraz ağır geldi. Denemek  için yenebilir. 2  kişi için gayet yeterli.

Riga Sprats (Tütsülenmiş küçük Sardalya): Genellikle siyah ekmeğin üzerinde tereyağı ile servis edilen bir yiyecek. Riga’nın en ikonik mezelerinden biri olarak kabul ediliyor.

Kvass: Bu içecek aslında Baltık ve Doğu Avrupa’da yaygın, çavdar ekmeğiyle yapılan fermente bir içecektir. Alkolsüz sayılır, hafif ekşimsi ve tatlımsı tadıyla yazın serinletici bir alternatif sunar.

Sklandrausis: Patates ve havuç püresiyle doldurulmuş tatlımsı turta, Letonya’nın en eski yiyeceklerinden biri olarak geçiyor. Tarçın ve krema ile de zenginleştiriliyor.

Rye Bread (Kara Ekmek): Leton mutfağının geleneklerinden biri de kara ekmek. Yoğun bir aroması ve hafif ekşi tadı var ama oldukça güzel. Birçok yere gittiğinizde de yiyeceklerin yanında geliyor.

Biezpienmaize (Tatlı Peynirli Kek):

Riga Black Balsam: Alkol seviyorsanız Riga Black Balsam’a bir bakın derim. 18. yüzyıldan beri üretilen koyu renkli ve güçlü bitki liköründen bahsediyoruz. Aslında 24 farklı bitki, kök ve baharatla hazırlanan bir içecek.

RİGA’DA RESTORAN ÖNERİSİ

Lido

Riga’nın en popüler geleneksel yemek zinciri denilebilir. Bizdeki esnaf lokantaları mantığında. Burada açık büfe tarzında, uygun fiyatlarla Leton mutfağının en sevilen yemeklerini oluyor. Fiyatları da oldukça iyi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir