Bilardo, yüzeyde yalnızca bir masa sporu gibi görünse de, aslında zarafetin, zekânın ve disiplinin kusursuz birleşiminden oluşan bir spor. Her vuruşun arkasında zeka, sabır ve ince bir hesap yatıyor. Oyun boyunca sessizlik hakim olmasına karşın o sessizliğin içinde düşünceler yarışır, stratejiler şekillenir. Bu yüzden bilardo; nezaketin, konsantrasyonun ve zarif rekabetin bir arada icra edildiği spor dallarından biridir.
Bir bilardo salonuna girdiğinizde atmosferi genellikle hemen hissedersiniz. Sessizlik, dikkat ve saygı söz konusudur. İyi bir sayı olduğunda rakibini alkışlamak, rakibin konsantresini bozmamak kıymetlidir. Hepsi bilardo kültürün bir parçasını temsil eder. İşte bilardoyu özel kılan da tam olarak bu detaylardır.
Dünyada Zirvedeyiz, Türkiye’de Hâlâ Kahve Oyunu Mu?
Türkiye, bilardoda şu anda dünyanın en güçlü iki ülkesinden biri konumunda. Son yıllarda Tayfun Taşdemir, Murat Naci Çoklu, Lütfi Çenet ve Semih Saygıner gibi ustalarla Dünya Takımlar Şampiyonluğu, Avrupa kupaları ve bireysel madalyalar kazanan bir ülke konumundayız. Kore ile birlikte bilardonun zirvesini paylaşan Türkiye, artık bu sporda sadece başarılı değil, yön belirleyen bir ülke.

Ne var ki, bu global başarı hikâyesi Türkiye’de yeterince görünür değil. Uluslararası turnuvalarda Türkiye bayrağı defalarca kürsüde dalgalanırken, ülke içinde hâlâ bilardo “kahve sporu” olarak görülüyor. Oysa dünyada bilardo, fizik, matematik ve psikolojiyi birleştiren yüksek zekâ sporlarından biri. Biz ise, en güçlü olduğumuz alanlardan birinde farkındalık yaratmakta geç kaldık ve kalmaya da devam ediyoruz.
Türkiye’nin Bilardo Başarısı
Türkiye’nin bilardo hikâyesi 1930’lu yıllarda İstanbul’daki Lüksemburg Bilardo Salonu’na kadar uzanıyor. O günden bugüne ülke olarak bilardo da çok yol kat ettik. Şu anda dünya sıralamasında Kore’nin hemen arkasından ikinci sıradayız. Spor dallarının bu seviyelere gelmesinde taşıyıcı isimlerin rolünü de unutmamak gerek. Bilardo sporunda ise bizim ülkemizde bunun adı Semih Saygıner’dir.

Türkiye’de bilardo denilince akla gelen ilk isim hiç kuşkusuz Semih Saygıner olur. Onun hikâyesi sadece bir sporcunun değil, aynı zamanda bir tutkunun, azmin ve inancın da hikâyesini temsileder. Henüz genç yaşlarda yaşadığı kayıpların ardından bilardoya sığınan Semih usta (biz öyle deriz 🙂 ), kısa sürede Türkiye’nin değil, dünyanın saygı duyduğu bir efsaneye dönüşen isimdir.
Bilardo ekosisteminde kendisine “Bilardonun büyücüsü” lakabının verilmesi de hiç öyle tesadüf değildir. Onun ıstakasında her zaman bir zarafet, bir estetik, bir düşünce vardır. Semih Saygıner’in asıl başarısı aslında madalyalarla değil, insanlara bilardoyu sevdirmesiyle ölçülmeli görüşündeyim. Onun sayesinde Türkiye’de binlerce genç bilardo masasının başına geçti. Bu sporu hiç bilmeyen insanlar onun sayesinde az da olsa bu branşı tanıdı. Bugün hâlâ her yeni şampiyon, Semih Saygıner’in açtığı yoldan yürüyorsa, bu onun vizyonunun kalıcılığındandır. Semih Saygıner, sadece bir sporcu değil; Türkiye’nin bilardo kültürünü dünya sahnesine taşıyan bir simge, bir ilham kaynağıdır.
Bir Sporun Ötesinde
Türkiye’nin bu spordaki başarısı, bu sporun bir kültüre, bir yaşam felsefesine dönüşmesinde gizli olmasına rağmen bilardoya ülkemizde “kahve sporu” gözüyle halen ciddi ve büyük bir kesim var. Bu algının değişmesi için ulusal yayınlarda bilardo müsabakalarına yer verilmesi, bu alana düzenli bütçe ayrılması ve salonların federasyon denetiminde lisanslanması gibi detaylar aklıma ilk gelenler. Bilardo doğru anlatıldığında, gençlerin ilgisini çekebilecek en zarif ve stratejik sporlardan biri olma potansiyeline sahip.

Artık bilardoyu yalnızca bir masa sporu olarak değil, Türkiye’nin entelektüel gücünü, sabrını ve zekâsını temsil eden bir alan olarak görebilmeli ve iletişimini de bu şekilde konumlandırabilmeliyiz. Maalesef iletişim çalışmalarında bu detaylar ciddi biçimde geride kalıyor. Özellikle bilardo sporunun marka konumlamasının yeniden oluşturulması kritik bir ihtiyaç.
Federasyon, medya ve özel sektörün birlikte hareket edeceği bir stratejiyle, bilardonun toplumdaki algısı tamamen değişebilir. Özellikle Türkiye’nin bu alandaki başarısı doğru anlatıldığında milyonlara ilham verecek kadar güçlü.
Global arenada bu kadar üst seviyelerde yer aldığımız, böylesine değerli sporcular yetiştirdiğimiz bir branştan bahsediyoruz. Üstelik Semih Saygıner gibi dünyaca tanınan bir markayı doğurmuş bir spordan. Spor dallarında madalyalar alınır, başarılar elde edilir ama bir ülkenin ismini dünyaya duyuracak ikonik bir sporcu yaratabilmek çok zor bir detaydır. Aklınızdan spor branşlarını bir geçirin ve o branşı söylediğiniz, düşündüğünüz (ilgilenmeseniz dahi) aklınıza kaç isim geldiğini bir test edin.
Dolayısıyla bilardo, Türkiye için sadece bir başarı hikâyesi değil; dünya sahnesinde doğan, büyüyen ve hâlâ ilham vermeye devam eden bir kültürel miras. Bu spor sabrın, zekânın ve zarafetin iç içe geçtiği bir alan olmanın ötesinde; Türkiye’nin potansiyelini ve karakterini temsil eden bir değer haline gelmiş durumda. Bilardo kahve köşelerinde oynanan bir eğlence aracı değil, gerçek bir spor olarak doğru konumlandığında Türkiye’nin küresel ölçekte fark yaratabileceği stratejik bir spor gücü olabilecek bir branş.
Umarım ki bu alanın hak ettiği günleri görebilecek günlere şahit oluruz…
 
                                                                                                                                 
                
             
                
             
                
             
                
             
                
             
                
             
                
             
                
             
                
             
                
             
                
             
                
             
                                         
                                                 
                                                    
                                                 
                                                    
                                                 
                                                    
                                                 
                                                    
                                                
 
        
     
        
     
        
    
Bir yanıt yazın