Murano ve Burano Adaları Tavsiyeler ve Notlar

Dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesi Venedik’e geldiğiniz zaman ‘Murano’ ve ‘Burano’ adalarını da ziyaret etmenizi ve bu iki adayı keşfetmek için kısada olsa vakit ayırmanızı öneriyorum. Murano adası cam işçiliği ile Burano adası ise dantel işçiliği ve renkli evleri ile ön plana çıkıyor. Hatta Burano adası ‘Dünyanın en renkli on yerinden bir tanesi’ olarak gösteriliyor. Bu iki adayı gezerken Venedik sokaklarındaki gibi bir kalabalık ile karşılaşmadığınız için daha sakin ve keyifli bir gezi olabilme olacağını şimdiden söyleyebilirim.

ADALARI GEZMEK İÇİN NE KADAR ZAMAN AYIRMALIYIM

Adaları çok detaylıca gezmeden genel olarak görmek ve hızlıca bir şeyler içmek isterim derseniz iki ada için yarım gün, detaylıca gezmek isterseniz ise bir tam gün ayırmanız yeterli olacaktır.

VENEDİK – ADALAR ULAŞIM

Venedik’ten vapura bindiğinizde ilk durağınız Murano adası oluyor. Vaporetto ile Venedik-Murano arası yaklaşık 15-20 dakika, Murano-Burano arası ise yaklaşık 35 dakika civarlarında sürüyor. Her iki adayı gezmek isterseniz ulaşımlar (gidiş-geliş) yaklaşık 2 saat civarlarında sürüyor. Planlarınızı bu detaya göre yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Venedik’in farklı yerlerinden adalara gidiş için vapurlar kalkıyor. Biz 12 numaralı vapura binmiştik ve öncelikle Murano’da indik. Murano’dan Burano’ya gitmek için ise yine 12 numaralı vapura binmemiz gerekti. Tüm seyahatimiz boyunca vapur ücretleri için 20 Euro ödedik.

Bu arada adalara gidiş yolculuğunda çok keyifli bir deniz manzarası sizi bekliyor. Yanınıza harika İtalyan kahvelerinden almayı unutmayın derim 🙂 Burano adasından dönüş için ise bizim gittiğimiz dönemde (Aralık) en son vapur 18:00’daydı ve oldukça kalabalıktı.

MURANO ADASI

Murano adası bir zamanlar bağımsız bir yerleşim yeri iken bugün Venedik’e bağlı durumda. Bu ada yaklaşık 460 hektarlık bir alan üzerine kurulu ve 5.500 civarlarında nüfusa sahip. 1290’lı yıllarda ortaya çıkmaya başlayan cam sanatı, adayı bugünkü ününe kavuşturuyor. Murano camları bugün dünya genelinde oldukça büyük bir nama sahip durumda. 1290’lı yıllarda cam işçiliğinin gelişmesi ve yavaş yavaş ihracatın başlaması ve Aventurine camın adada icat edilmesiyle birlikte adanın namı hızlı bir şekilde yayılıyor. Dünyaca ünlü Venini, Alessandro Mandruzzato Ferro Murano, Barovier Toso, Simone Cenedese gibi şirketlerin bu adada tarihi cam fabrikaları bulunuyor.

Bu adada her türlü cam sanatına denk gelebiliyorsunuz ama adanın tarihinde camdan yapılma avizelerinde ayrı bir yeri olduğunu söylemek gerek.

Murano adasını gezmek için yaklaşık 2 saat yeterli olacaktır. Adanın sokaklarında yürürken yaşamın doğallığı ve kanalın eşsiz güzelliği sizi hiç yalnız bırakmıyor. Bu adaya geldiğiniz görmeniz gereken bazı yerler ise şu şekilde;

Murano Cam Müzesi: 1659 yılında Piskopos Marco Giustinian’ın evi olarak kullanılmaya başlayan bina 1840 yılında Murano Belediyesine satılarak ‘Belediye Binası’ olarak kullanılmaya başlandı. Müzenin ilk adımları 1861 yılında atıldı ve daha sonra müze kısmı giderek büyüdü. Murano’nun Venedik’e bağlanmasından sonra ise burası 1923 yılında Venedik Kent Müzeleri’nin bir üyesi oldu. Bu arada müze içerisinde MS 1. Yüzyıldan kalma eserlerinde olduğunu söylemek isterim. Giriş ücretinin 12 Euro (İndirimli bilet 9,5 Euro) olduğu müze 1 Kasım – 31 Mart tarihleri arası 10:30 – 16:30, 1 Nisan – 31 Ekim tarihleri arasında ise 10.30 – 18.00 arasında gezilebiliyor.

Santa Maria Bazilikası (Basilica di Santa Maria e San Donato): Bu yapı 7. Yüzyılda inşa edilmesine karşın tarihte yaşanan bazı olaylardan dolayı bazı dönemlerde (13. Yüzyıl gibi) yeniden inşa edilmek durumunda kalmış. Kilisenin kanala bakan kısmı en güzel cephesine sahip olan bölümü. Rivayetlere göreyse aziz tarafından öldürülen bir ejderhanın kemiklerinin kilise bahçesinde olduğu söyleniyor.

Mula Sarayı (Palazzo da Mula): 15. Yüzyılda yapılan ve Gotik bir tarza sahip olan Mula Sarayı’nın dış cephesinde Bizans tarzında süslemeler yer alıyor. Dış süslemeler Fransız ressam Claude Monet tarafında 1908’li yıllarda yapılmış. Venedik’te gördüğünüz evlerin çok büyük bir bölümünde bahçe göremezsiniz ama bu sarayın küçükte olsa bir bahçesi bulunuyor. Mula sarayı bu özelliği ile de ayrı bir öneme sahip .  Şu an belediyeye ait olan bu saray Murano’da görülecek yerlerden bir tanesi.

Cam Fabrikaları: Bu adaya geldiğimizde herhangi bir cam fabrikası gezemedik ama bu konu hakkında biraz bilgiler okuduk. Araştırdığımız kadarıyla cam fabrikaları gezileri ortalama 5-10 Euro arasında değişebiliyor. Bu arada işin popülaritesi çok fazla olduğundan dolayı gideceğiniz cam atölyesini oradaki yerel insanlara sorarak veya internetten araştırarak gitmenizi tavsiye ediyorlar zira kandırılma oranının yüksek olduğu sıkça söylenen bir konu.

MURANO ADASI İÇİN KÜÇÜK ÖNERİLER

Murano adasını Venediğe geldiğiniz mutlaka görmenizi en azından çok kısa dahi olsa vakit ayırmanızı öneririm. Adanın içerisinde yürüyüş yaparak cam dükkanlarını ziyaret edin, kanalın kenarındaki kafelerde oturarak bir şeyler için, adayı birbirine bağlayan kemerlerden geçin, adanın ara sokaklarında yürüyüş yapın. Hatta vaktiniz olur ise güneşin doğuşunu veya batışını bu adadan izleyin.

BURANO ADASI

Dünya’nın en renkli on yerinden biri olarak gösterilen Burano Adası bazı kaynaklarda ‘Renkli Kolye Adası’ olarak da geçiyor. Venedik ile yaklaşık 8 kilometrelik bir mesafede bulunan ada, yaklaşık 3.000 civarında nüfusa sahip. Burano adasına geldiğinizde her yerin rengarenk olmasından dolayı içinize otomatikman bir enerji doluyor ve kendinizi mutlu hissetmeye başlıyorsunuz. Son zamanlarda Instagram’ın popüler olmaya başlamasından dolayı da sadece fotoğraf çekilmek için dahi adaya turistlerin geldiği söyleniyor. Burano adası renkli evleri kadar dantelleriyle de ön plana çıkıyor.

Burano adasında evinizi kafanıza göre boyama imkanınız bulunmuyor. Bu işlem için öncelikle resmi kurumlara başvurmanız gerekiyor. Bu başvuru sonucunda bazı incelemeler yapılıyor ve evinizi boyayabileceğiniz renk veya renkler size sunuluyor.

BURANO ADASINDA EVLER NEDEN RENKLİ?

Bu konuyla ilgili birbirine yakın ama kesin olarak doğrulanmamış birkaç rivayet bulunuyor. Burano adasının tarihine bakıldığında buranın bir balıkçı köyü olduğu görülüyor. Evlerin renkli olmasının nedeni dönemin balıkçılarının denizden döndüklerinde havaların çok sisli olmasından dolayı evlerini tanıyamadıkları ve denizden döndüklerinde kıyıya çarpmamaları için evleri farklı renklere boyadıkları söyleniyor. Başka bir rivayete göre ise yine balıkçıların geceleri alkollü eve döndüklerinden dolayı yanlış eve girmemeleri için evlerin boyandığı söyleniyor.

Fakat gerçek ne olursa olsun bu renklendirme işleminin adaya bambaşka bir hava ve tarz kattığı hatta adaya ruhunu verdiğini söyleyebiliriz.

Burano adasını gezmek için yaklaşık yine 2-3 saatlik bir zaman dilimi yeterli olacaktır. Adanın sokaklarında yürürken yaşamın doğallığı ve kanalın eşsiz güzelliği sizi hiç yalnız bırakmıyor. Bu adaya geldiğiniz görmeniz gereken bazı yerler ise şu şekilde;

Piazza Baldassare Galuppi: Burası adanın kalbi olarak adlandırılan en geniş caddesi. Bu cadde adını Burano’da doğan (18 Ekim 1706-3 Ocak 1785) İtalyan besteci Baldassare Galuppi’den alıyor.

San Martino Kilisesi: Eğik çan kulesi ile ön plana çıkan San Martino kilisesi 16. Yüzyılda yapılan Roma Katolik kilisesi. Bu kilisenin en ilgi çeken özelliği ise eğik çan kulesine sahip olmasından ileri geliyor.

Aşk Köprüsü: Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Burano’da da aşk köprüsü adında kanalları birbirine bağlayan bir köprü bulunuyor. Açıkçası köprünün popüler olmasını gerektirecek bir durum yok ama turistler buraya rağbet gösteriyor.

Scuola del Merletto Dantel Okulu: 1872 yılından bu yana aktif olan bu dantel okulu adanın en ünlü dantel okulu olması nedeniyle gezilecekler listesine eklenebilir.

BURANO ADASI İÇİN KÜÇÜK ÖNERİLER

Burano adasının renkli sokaklarında kaybolmanızı, adanın arka tarafındaki kıyı şeridinde oturup deniz manzarasını izlemenizi, renkli evlerin hikayelerini yerel insanlardan dinlemenizi, 1926 yılında bu yana açıklan ‘Palmisano’nun meşhur kurabiyelerinden yemenizi, adanın maharetli kadınların ellerinden çıkan harika dantelleri yakından incelemenizi tavsiye ederim.

 

One Comment

  1. Gamze A. Reply

    An itibariyle Seyahat Günlüğü’ndeki tüm yazıları okumuş bulunmaktayım. Elbette yeni yazı bekleme süreci her zaman heyecan vericidir fakat birikmiş bunca yazı, bölüm bölüm okuduğum bir seyahat kitabıymışçasına keyif almamı sağladı.

    Tekdüzelikten uzak kalemin gezerken attığın adımları paragraflarına yansıtmış gibiydi. Sırf bu yazı için değil, yorumsuz bırakmış olduğum diğer yazıların için de söylüyorum, yazdıklarımızı bir bütün haline getirirken okura pencere açmayı önemsediğimiz alanlar vardır. Paragraflarını okurken pencere açmayı bırak, dirseklerini yasladığı pencerenin pervazından, hafif bir esinti eşliğinde dışarıyı seyrediyor insan.

    Takdir ettim, belki biraz da imrendiğimi söylemeden geçmek olmaz. Geç keşfettiğim için bir miktar üzgün olsam da keşfetmek zamansız olduğu için güzeldir, günceli yakalamak epey keyifliydi.

    Özverine, emeğine, gezgin ruhuna sağlık. Yazılarının devamını merakla bekliyorum. ^^

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir